Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü‘nün katkılarıyla düzenlenen programda Hülya Koçyiğit, sinema hayatından kesitleri ve rol aldığı sinemaların yanı sıra, unutulmaz anılarını ve engin tecrübesini genç iştirakçilerle paylaştı.
İlk sinema sineması tecrübesinin Metin Erksan’ın Susuz Yaz sineması olduğunu söyleyen Koçyiğit, “İlk defa bir sinema setindeydim. Tiyatro sahnesi üzere değildi. Büsbütün doğal bir sette birinci kere bir köy ortamındayım ve onlardan birisi olmam gerekiyordu. Metin Erksan yaklaşık bir ay benimle çalışmadı ve köylülerle kaynaşarak o yaşama adapte olmamı sabırla bekledi. Çekimlere ondan sonra başladık. Metin Erksan sayesinde bu birinci sinemamda öğrendiğim ve hayatım boyunca uyguladığım şey, ‘mış üzere yapmamak’ oldu. Köylüymüş üzere değil bir köylü üzere olmalıydım. O günden sonra karakter ne gerektiriyorsa onu yaşayarak oynamak ve bu empatiyi geliştirmek üzerine çalıştım” dedi.
“ROLÜN ELBİSESİNİ ÇIKARMALISINIZ YOKSA RUHSAL İSTİKRARINIZI KORUYAMAZSINIZ”
Öğrencilerden gelen, ‘Bu kadar karakteri canlandırırken kendi karakterinizi muhafazayı nasıl başardınız?’ sorusuna yanıt veren Hülya Koçyiğit, “Söyleyecek bir çok şey olabilir lakin çok dürüst bir şey söyleyeceğim. Galiba çok şanslı bir beşerim. 50’inci yılımızı geçtiğimiz günlerde kutladığımız eşim, mesleğime olan saygıma o denli büyük bir hayranlıkla hürmet duydu ki beni özgür bıraktı. Seçimlerimde, hayatımda, niyet biçimimde ve davranışlarımda bana daima müsamahayla yaklaştı. Evliliğimizin çok başında, ‘en büyük hayranın benim o nedenle mesleğine ve onu yapış biçimine hürmet gösteriyorum’ demişti. Birçok karaktere girip o karakterin tesirinde kalıp vakit zaman buhranlar geçirip kendi iç dünyamda yaptığım hengameleri anlayışla karşılayan bir yuvanın içinde olmam benim en büyük talihim oldu. Bu benim en dürüst itirafım. Oyunculuk yalnızca histen ibaret değildir. Yüzde 50 his yüzde 50 teknik yaklaşmak gerekir. Konutunuza gittiğinizde rolün bütünüyle elbisesini çıkarmalısınız yoksa ruhsal istikrarınızı koruyamazsınız” dedi.