İyot eksikliğinin değerli rahatsızlıklara taban hazırladığını anımsatan Gaziantep Özel Anka Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Zeynel Beyhan, iyodun, olağan büyüme, bedenin gelişmesi, beyin ve hudut sisteminin çalışması, beden ısısının sürmesini sağlayan tiroid bezi hormonlarının üretimi için gerekli ve kıymetli önemli bir mineral olduğunu aktardı.
Tiroid hormonu üretmek en değerli vazifesi olan bu mineralin, metabolizmayı ziyanlı etkenlerden korumak, çocukların beyin gelişimine, bedendeki kalsiyum ve fosfor alımına dayanak olmak üzere faydalar da sağladığını kaydeden Doktor Zeynel Bayhan, “Vücudumuz için bu kadar değerli olan iyot, yeteri kadar alınmadığında ise çeşitli hastalıklar baş gösterir. İyot eksikliği guatr hastalığına, hamilelerde düşüğe, hamile kalmakta zahmet çekmeye, erken doğuma, çocuklarda zeka geriliğine, sağırlığa, şaşılığa, doğuştan anomaliler ve daha birçok hastalığa sebep olur” dedi.
İyot eksikliğinin erken evrede belirti vermediğini de lisana getiren Bayhan, hipotiroidiye yol açtıktan sonraki iyot eksikliği belirtilerinin, regl düzensizliği, halsizlik, saç ve tırnaklarda kırılma, cilt kuruluğu, kabızlık, soğuğa karşı hassasiyet, çabuk kilo alma ve verememe, depresyon, his durumunda düzensizlikler, kalp ve akciğer meseleleri, konsantrasyon bozuklukları olduğunu söyledi.
İYOT YETERSİZLİĞİNE YOL AÇAN BESİNLERE DİKKAT!
Bedenin iyot üretmediğini, bu yüzden gerekli olan iyotun iyotlu tuz, iyot bakımından varlıklı toprakta yetişmiş besinlerden ve deniz eserlerinden alınması gerektiğini belirten Endokrinolog, iyot yetersizliği ve iyotla bağlantılı hastalıkları önlemenin en kolay yolunun bu olduğunu lisana getirerek , ıspanak, pazı, kabak, sarımsak ve kuru fasulyenin bol ölçüde iyot içerdiğini, lahana, karnabahar, brüksel lahanası, şalgam, turp üzere içinde guatrojenler denen antitroit bileşikleri olan sebzelerin ise iyot yetersizliğine neden olabileceğini söz etti.
Dr. Bayhan, alınması gereken iyot ölçüsüne da değinerek, bu ölçünün çocuklarda 90-120 mikrogram, yetişkinlerde 150 mikrogram, gebe yahut emziren bayanlarda ise yaklaşık 250 mikrogram olduğunu kelamlarına ekledi.